fem

Sınav Kaygısı ile Başetme Yolları

Sınav kaygısıyla başa çıkmak için alınacak önlemler

  • Sınav hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmak, karşılaşılacak durumu önceden tahmin edebilmek gerekir. Bu konudaki uzmanlarla ve rehberlik servisleri ile irtibatta olmak gerekir.
  • Gerçekçi hedefler koyup neyi ne kadar yapabileceğini bilmek gereklidir.
  • Bireyler has olan kendi öğrenme tarzlarını bilmek ve ona uygun bir öğrenme ve çalışma planı yapmak gerekir.
  • Kendimizle olan diyalogumuzu ve kendimize verdiğimiz mesajları iyi planlamamız gereklidir. “sınavda başarısız olacağım, kazanamayacağım” mesajlarının yerine iç konuşmalarımızda; elimden geldiği kadar çalışacağım, sınavda elimden geleni yapacağım, sınav benim kişiliğimi değil, bilgi birikimimi ölçecektir.
  • Fiziksel teknikler kullanılarak vücudun gevşemesi sağlanmalı, nefes alıp vererek rahatlama teknikleri bilinmelidir.(nefes diyaframdan alınmalı, burundan alıp ağızdan verme tekniği uygulanmalı)
  • Bu uygulamaların yanı sıra stresi atma ve rahatlamak için metafizik unsurlar kullanılmalı ve ihmal edilmemelidir.
  • Bunların yanı sıra mutlaka bir danışman veya rehber eşliğinde bir eğitim kurumunun gözetiminde sınava hazırlanılması gerekmektedir.

FARUK ARDIÇ | FEM Yayınları | Rehberlik Uzmanı

fem

Ders Çalışma ve Aile

AİLE BAŞARIDA NE KADAR ETKİLİDİR (Anne-Babanın rolü)

Paylaşımcı ebeveyn modeli içerisinde bir rol paylaşımı, ailenin gencin başarısındaki etkisini mutlaka arttırır. Ne kadar önemlidir sorusuna verilecek cevap çok önemlidir cevabıdır.

Öncelikle aile öğrenciye veya gence moral ve isteklendirme desteğini aşırıya kaçmadan sürekli vermelidir. Morali yüksek tutmanın yolu ve yöntemi bireysel özelliklerle alakalıdır. Hangi bireyin moraline ne yükseltir ne motive eder onu en iyi bileceklerden biri de ailesidir. Aile bireyleri bu konuda ortak strateji geliştirmeli hani biri moral vermeye çalışırken, biride çok gaz vermeyelim şeklinde değerlendirmeyle sonuçlanmamalıdır.

Gençlerin moral motivasyonlara ihtiyacı olduğu gibi tabi ki gerçeklerle yüzleşmeye ihtiyaçları vardır. Aile çocuklarla sonuçları paylaşırken bile daha çok yönlendirici olmalı, yargılayıcı veya kınayıcı olmamalıdır. Sonuçlar her zaman ailenin tüm fertlerinin istediği gibi gitmeyebilir. Olumlu sonuca sevinmeyi bildiğimiz gibi, olumsuz durumu yönetmeyi bilmeliyiz. Sonuçlar ve krizler yönetilmek içindir. İyi bir kriz yönetimi stratejiniz yoksa ders çalışmayı bırakmış bir gençle hemen çatışma zemini oluşturarak sonuca gitmeye çalışmamalı beklide sebeplerinin incelemelidir. Sebepleri bulunduktan sonra mutlaka anlamlı bir yol haritası çıkarılmalıdır. Her öğrencinin yanlış yapma ve velilerinde esneme durumlar söz konusudur. Ailelerde gençlerde bu süreci zorlamamalıdırlar.

Önemli ve zorlu bir dönem yaşandığı gerçeğinden hareketle hem ergenlik dönemlerinde hem de sınav gerçeğiyle karşılaşıldığı zaman aile “acil eylem planı” yapmalıdır.

Nedir bu acil eylem planı; bu plan birlikte yaşam alanlarının tümünü kapsamalıdır. Ailenin her ferdi bu dönemde rol almalı ve rolünün hakkını vermelidir. Motive eden ve fiziksel şartları oluşturan görevini yaparken, çalışması gereken ve yeterli şartlar altında verimini arttırmalıdır. Yanı sıra aile içerisinde bulunan tüm bireylerden destek istenmeli ve bu önemli dönem hatırlatılmalıdır. Bu geniş aile yapısından, çekirdek aile yapısına ve hatta parçalanmış aile gerçeğine varana kadar bir plan ve problem şeklinde devam edilmelidir.

Yani rol dediğimizde işte ben bana düşen görevi yapıyorum, akşama kadar çalışıyorum. Okul ve dershane masraflarını karşılıyorum ya yetmiyor mu yaklaşımı olmamalıdır.  İnsan, genç, baba, anne, çocuk mekanik bir varlıkmış gibi algılamak yaşadığımız toplumun gerçeği değildir. Her birey kendine özel özellikleri olan duygusal, fiziksel ve zihinsel özellikleri olan bir biyopsişik bir varlıktır.

Bu sonuçlar çerçevesinde liselerin üniversite sınavında ne kadar önemli olduğunu bazı istatistiklerle sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

SINAVI GEÇERLİ OLANLAR 145 ÜSTÜ 165 ÜSTÜ
SAYI % SAYI %
FEN LİS. 5.880 5.869 99.81 5.865 99.74
AND. LİS. 115.031 114.819 99.82 114.476 99.52
ÖZ. FEN LİS. 2.137 2.131 99.72 2.120 99.20
LİSE (YDA) 143.721 143.367 99.75 142.365 99.06
SOS. BİLİM L 92 92 100 91 98.91
ASKERİ. LİS 559 555 99.28 552 98.75
YDA ÖZEL LİS. 23.756 23.312 98.13 22.672 95.44
GÜZEL SN LİS 3.604 3.515 97.53 3.345 92.81
ÖZEL LİS 10.480 10.077 96.15 9.535 90.98
LİSE 866.191 816.800 94.30 753.864 87.03
AKŞAM LİS 227 162 71.37 106 46.70
TOPLAM 1.177.182 1.125.267 95.59 1.058.772 89.94

 

Yukarıdaki tabloyu biraz yorumlamak istiyorum. En başarılı liseler sınavlarla girilen liseler olmaktadır. Yani belki de üniversite daha liselere giriş sınavlarıyla veya iyi bir ilköğretim hazırlık dönemiyle kazanılmaktadır. Tüm velilerin buraya dikkat kabartmaları gerekmektedir.Eğitim sürecini kontrol altında tutmaya çalışmak öğrenciyi yakından takip etmek ve sonuçları önceden öngörebilmek bir ailenin boynunun borcudur.

Okullar eğitim öğretim sürecinin amiral gemileri merkez üstleridir. Bu önemin farkına vararak gençlerin okul ve ders devamına dikkat etmeleri gerekmektedir.  Okullarda sağlanan başarı dershanede hızlı soru çözme ve test çözme teknikleri kavranmalı ve konu eksikleri iyi tespit edilerek dershanelerden faydalanmalıdır.

Burada dershaneye ne zaman gidilmeli sorusun karşımıza çıkmaktadır. Bu hedefle yakından alakalıdır. Hedefleri büyük olan öğrenciler veya gençler için sürekli çalışma ve düzenli çalışmak önemlidir. Bunu değerlendirmek gerekmektedir. Bunu yanı sıra öğrencinin özellikleri de öncelikle ele alınmalıdır. Kendi başına ders çalışma disiplini olan bir öğrencinin düzenli ders çalışma alışkanlığı da varsa sınavdan önceki son iki yıl dershanelerden faydalanmak yeterli olacaktır. Bunun yanı sıra dershanelerden ders başarısını arttırma adına da takviye alınmalıdır. Tam dershane yerine liselerde 9. Ve 10. Sınıfta kullanılması da yeterli olabilecektir. Üniversiteye hazırlananlar ve iyi yerleri, iyi üniversite bölümler için çok çalışmanın gerekli olduğunu düşünürsek 11. Ve 12. Sınıf dershane için gereklidir diye düşünüyorum.

Bunu yanı sıra sadece 12. Sınıfta dershaneye giderek sınavı kazanan gençleri de kutlamak ve önceki yıllarda hiçbir konuyu geriye bırakmadığı için hem ailesini hem de kendisini tebrik ederim. Çalışmalarında düzen ve tertibin sürmesi adına başarılar dilerim.

Sonuç olarak okul dershane uyumu ve ailenin bu uyumu sağlamak için iyi bir yönlendiricilik yapması ailenin görevleri arasındadır. Burada genel geçer doğru olmamakla birlikte başarı olanların uyguladığı yolu takip etmenin doğru olacağını düşünüyorum.

fem

Aile ve İletişim

İLETİŞİM PROBLEMİ YAŞAYAN AİLELERDE GÖRÜLEN PROBLEMLER

Bunları maddeler halinde sıralamak mümkün gibi görünse de sıkıntılı bir durumdur. Genelde bu tür başlıkları okuyan anne ve babalar bizde problemleri biliyoruz asıl önemli olan bunları söylemek değil, bu problemlere çözüm üretmektir.
Burada üretilecek cevapların genel kapsamlı olacaktır. Genel kapsamda boğulma riskini alarak tespit edilen sorumlara çözüm önerileri yazmaya çalışacağım. Ancak mutlaka sıkışıldığında bu problemleri çözmek için sürecin içinde bulunan tüm aktörlerden yararlanmak zorundasınız. Anne sıyrılıp babaya, baba sıyrılıp anneye veya aile okula, öğretmene devredemez. Bu süreçte gencin çevresinde bulunan birincil sosyal çevrenin etkin olarak kullanılması gerekmektedir.
Buradan hareketle aslında gencin, ergenin sağlıklı bir biçimde sosyalleşmesinin sağlanması toplumun temel görevidir. Kimse beni ilgilendirmez tarzında yaklaşamaz. Sonuçlarından tüm toplum olumlu yada olumsuz etkilenir.

Şimdi geçelim problemlere ve çözüm önerilerine;
• Aşırı takip etme
• Mükemmele odaklanma
• Suç isnat etme
• İletişime kapalı olma
• Güvensizlik

Yukarıda sayılan maddelerin oluştuğu bir aile ortamında ne genç nede aile yaşamak ister. Hatta aklı başında kiminle konuşursanız konuşunuz, burada sosyalleşen bir gencin daha sonradan sağlıklı bir aile yapısı kurmakta zorluk çekeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu sorunları beraberinde yeni kurulan aileye taşıma riski mevcuttur.

Aşırı takipçi olan aileye güven duygusunu aşağılamak hem kendine hem de aile fertlerine karşı güvenin çabuk oluşması için açık iletişime geçmesini tavsiye etmek gerekir. Burada belki içten pazarlıklı olmamak ve süreci neden sorguladığını neden güvenmediğini açıkça ifade etmek gerektiğini tavsiye ederim. Burada sağlanacak açık iletişim açık olma sonucunu doğuracak bir başka yaklaşımla aile bireyleri açıklayıcı olma ve bu açıklamalarının maliyetinin beraber paylaşma riskini paylaşma durumu kabullenecekler.

Burada mükemmeli isteme yerine hatalarıyla ve eksikleriyle var olmaya çalışan bir aile ortaya çıkacak, birbirlerinin açıklarını görme yerine, hataları ve eksikleri giderme mekanizması kurulacaktır. Hani insanlar öteki ile uğraşmak yerine kendi eksiklerini gidermeye girecektir. Mükemmeli arama yerine sürekli muhasebe yapma ve kendini değerlendirme yolunu tercih edecektir. Bununla birlikte sorunları çözmekte zorlanan aileler gençlerle diyalogu kesmeyi bir yol veya yöntem olarak düşünmektedirler. Yani iletişimi kesmek, onun anlamsını beklemek, hani bir yol gibi dursa da iletişim çağında yaşadığımız dönemde ayni evi paylaşan insanları birbirine özellerini kapatmaları çok hoş bir durum gibi görülmemektedir. Anlamak veya anlamaya çalışmakla gayreti herkes tarafından ortaya konmalı ve bu mesaj iletilmelidir. Ama burada sıcağı sıcağına sorunu çözme yerine soğutup daha sonradan sorunu masaya yatırmak daha uygundur.
Bununla birlikte biraz daha başlıkları odaklamak ve iletişim becerileri üzerine çekmek istiyorum. Yani problem oluştuktan sonra, çözüm önerileri oluşturmak ve çözmeye çalışmak daha zordur. Belki de burada problemin oluşmaması için ne gibi koruyucu önlemler almak gerekir. Nedir bu geliştirmesi gereken iletişim becerileri biraz da ona bakalım. İletişimin ilk önce dinleme ile başlayacağını bilmemiz gerekir.

İYİ BİR DİNLEYİCİ NASIL OLUNUR.

1. PASİF(SESSİZ) DİNLEME;
Öncelikle gençlerin açılması zor bir kutu oldukları açarken kırılmaması gerektiği bilinmelidir. Kendilerini anlatmaya sağlıklı bir zemin hazırlanmalıdır. Bu süreç tamamlandığında hiç bölmeden tamamen kendisini anlatmaya çalışmasına fırsat vermelidir. Hatta beden dili ile bile olsa da “başını sallama, el veya yüz hareketleriyle destekleme gibi” sürece etki etmemek gerekir. Yani gencin kendisini tamamen sessiz bir ortamda anlatmasına fırsat verilmelidir.

2. AKTİF(KATILIMCI) DİNLEME
Etkin dinlemenin var olduğu bir ortamda olmak ve konuşmanın zeminin oluşturulması iletişim kurmak isteyen ebeveynlere aittir. Yani vasat oluşturulmalı ve karşılıklı ama birbirini dinlemeye tahammülü olan ve yanlış anlaşılmaları da ortadan kaldıracak bir fırsat olarak değerlendirmelidir.
Duyguların tam anlamıyla anlatılmasına fırsat vermeli ve herkes birbirini anlamaya çalışmalı, sorgulayıcı ve yargılayıcı ifadelerden uzak durmalıdır.

Dinleme bir diyalog zemini oluşturacak bu diyalog zemininden sağlıklı bir iletişim süreci ortaya çıkarsa mutlaka ailenin varlık anlamı daha güzel oluşmuş olacaktır. Hani küçük gerginliklerin yaşanma riski vardır. Ancak bunlar göze alınmalıdır. Gençlere belki bazen fazlasıyla esnek davranılmalıdır. Yetişkinlerin hazmetme kapasiteleri dar olursa sonuç alınamaz. “nerde kaldı bizim yetişkinliğimiz değil midir”?
Bu süreçte sorun varsa herkes bu soruna sahip çıkmalı aile bireyleri arasında. Kimse bu gencin, bu annenin veya babanın sorunu o onunla uğraşsın boğuşsun ki üstesinden gelmeyi öğrensin denmemeli. Aile bireylerinin tümü sorunlarını uygun bir biçimde ile bireyleriyle paylaşmalı ki beklenmeyen bir durum olmasın.

fem

Ailenin Eğitim Sürecine Katılımı

Son yıllarda eğitim anlayışımızda belirgin bir değişiklik ve yenilik olmuş, ailelerin eğitim sürecine etkin biçimde katılımı gittikçe daha önem kazanmaya başlamıştır. Ülkemizde de ‘eti senin kemiği benim’ anlayışı son yıllarda değişime uğramakla birlikte henüz aileler okulların ve eğitim sürecinin etkili öğeleri haline gelememiştir.

Çocukların eğitim ortamındaki gelişiminde bugün kabul ettiğimiz en temel ilkelerden biri öğretmenlerin, öğrencilerin, idarecilerin ve ailelerin bu süreçte hep birlikte yer alması ilkesidir. Çocukların okul ortamında kazandıkları becerilerin ev ortamında pekiştirilmesi ve geliştirilmesi, okul-ev tutarlılığının sağlanması ve ailelerin okul ortamının ve etkili bir öğesi haline gelebilmesi bugün eğitim sürecinin temel hedeflerinden biridir.

AİLE KATILIMININ TEMEL GEREKÇELERİ

Ailelerin eğitim sürecinde etkili bir biçimde yer almasının çok temel gerekçeleri vardır:

*Bunlardan en önemlisi, anne babaların çocuklarıyla en yoğun iletişim içinde olan bireyler olmalarıdır. Eğitim sürecinde ve çocukların gelişiminde anne babaların gözlemlerinden ve görüşlerinden yararlanmak çocukların gelişimini kolaylaştırıcı bir anlam taşımaktadır.

*Toplumumuzda, genel olarak bakıldığında, özellikle annelerin eğitim düzeylerinin alt düzeyde olması onların çocuklarına gerek ev ortamında çeşitli becerileri kazandırmalarına gerekse okuldan beklenen akademik katkılara yeterince cevap verememelerine yol açmaktadır. Aile katılım programları bu yönden yetişkin eğitimi olarak da algılanmakta ve toplumda anne babaların, özellikle de annelerin gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.

*Ailelerin okulu tanıması, kendilerini bir parçası olarak hissetmesi, onların okul ve öğrenciler için kaynaklar araması için de fırsat sağlamaktadır. Ailelerin katılımında bir diğer önemli gerekçe de çocukların akademik performanslarının, okulun akademik standartlarının yükselmesine de katkısı olmasıdır.

*Sınıf ve okul ortamı içinde “ortak bir kültürün” oluşması için ailelerin eğitim sürecine ilişkin bazı etkinlikleri ev ortamına taşımaları ve bunları geliştirmeleri de çok yararlı olmaktadır.

*Ailelerin çocukların gelişimi için en iyi ve etkili yolları, yöntemleri bulmak için çaba sarfetmektedirler. Ancak zaman zaman bu ipuçlarını bulmakta zorlanmaktadırlar.

*Aile katılımı ile geliştirilmeye çalışılan etkileşimden hem çocuklar hem de aileler yarar görmektedir.

*Çocukların benlik algısı olumlu yönde etkilenmektedir.

*Çocukların akademik başarılarının arttığı gözlenmektedir.

*Ailelerin okula ve eğitim sürecine olumlu tutumlar geliştirmesine yardımcı olmaktadır.

Yapılan çeşitli çalışmalara bakıldığında, çocukların etkili öğrenmelerinde aile katılımının etkili olduğu ve okul ve ev ortamındaki becerilerin tutarlı gelişmesi yönünde yarar sağlandığı görülmektedir. Ayrıcı ailelerin kaynaşması ve anne-babaların çocuklarını ve gelişimlerini de gözlemeleri açısından da aile katılım programlarının önemli bir yeri olduğu düşünülmektedir.

Aile katılımının eğitim sürecinin niteliğini arttırıcı özelliği de vurgulanmakta ve çocukların çeşitli yönlerden gelişimlerini olumlu etkilediği düşünülmektedir. Çocukların benlik algılarının, akademik başarılarının ve aile-çocuk ilişkilerinin gelişmesine katkıda bulunduğu ve ailelerin eğitim kurumuna daha yapıcı ve olumlu baktıkları da bu konuda yapılan çalışmaların bulguları arasındadır. Ayrıca, yapılan çeşitli çalışmalar, çocukların aileleri okula katıldığında, ilgilendiğinde, daha başarılı olduklarını, aynı şekilde öğretmenlerin de öğrencilerinin eğitim ihtiyaç ve sorumluluklarını paylaşmaktan çok yarar sağladıklarını belirtmektedir.

Farklı bir açıdan bakıldığında, bu programların “yetişkin eğitimi” programları olduğu da kabul edilmektedir. Özellikle kadınların eğitimi açısından, onların çocuk gelişimi ve iletişim becerileri yönünde bilgilenmelerinin toplum eğitimi ve yetişkinlerin eğitimi açısından da önemi büyüktür. Dolaylı olarak, aile katılım programları toplumun düzeyinin gelişmesinde önemli bir yere sahiptir. Aileler böyle bir katılımla toplumdaki yeni gelişmeler, yeni değişimlere ayak uydurabilmeleri için de fırsatlar elde etmektedirler. Böylece, bu programlar bir açıdan da çocuklarımız ve kendimiz için beklentilerimizi yükseltmek ve daha nitelikli bir aile yapısı ve ilişkiler geliştirmek için de temel olmaktadır.

AİLE KATILIMI UYGULAMALARI

Değişik ülkelerde yapılan çeşitli çalışmalarda, aile katılımının çok çeşitli ve farklı uygulamaları olduğu gözlenmektedir. Öncelikle, ‘aileleri nasıl katabiliriz?’ sorusuna genel bir cevapla başlayalım. Aileleri okul merkezli katılım ve ev merkezli katılım ile bu programların etkin üyeleri haline getirebiliriz.

Okul merkezli katılım,
– Aile-öğretmen konferans ve toplantılarına katılma
– Öğretmenle yazılı iletişim içinde olma
– Kütüphane, sınıf vb, yer ve akademik etkinliklerde gönüllü olma
– Ailelerin proje ve ödevlere gönüllü yardımı
– Okul aile birliği ve benzeri organizasyonlara katılma

Olarak özetlenebilir.

Ev merkezli katılım,

– Ebeveynlerin çocukları ile evde yapabilecekleri etkinlikler
– Öğretmenin ev ziyaretleri vb. olarak belirtilebilir.

Ailelerle yapılan çalışmalar üç düzeyde düşünülmektedir:

1. Bu düzey çalışmalarda ailelere okula, sınıfa ilişkin genel bilgiler verilmesi, okul etkinliklerinin ailelere duyurulması akla gelmektedir ve bu etkinlikler ailelerin kendilerine ve okula güvenlerinin artmasına ve kendilerini okulla ilişkilerinde daha rahat hissetmelerine yardımcı olmaktadır. Bu düzey çalışmaları gerçekleştirmek için aşağıdaki etkinlikler planlanabilir:

– Haftalık bültenler,
– Açık sınıf (ailelerin belli aralıklarla sınıfa, okula davet edilerek programlar ve yapılanlara ilişkin bilgi verilmesi, karşılıklı etkileşim içine girilmesi),
– Okulun özel programlarına davet (tiyatro şöleni, sempozyum, seminer v.b.)

2. Bu düzey çalışmalar daha çok sınıf düzeyinde, öğretmen ve aile arasında yürütülen çalışmalardır. Eğitim programlarına ilişkin amaçların, planların, ailelerden beklentilerin paylaşıldığı çalışmalardır. Öğretmenlerin aileleri bilgilendirmesinin yanı sıra, ailelerden de evdeki gözlemlerini, izlenimlerini, çocuğun gelişimine ilişkin değerlendirmelerini öğretmenlerle paylaşmaları istenir. Bu düzey çalışmalar için aşağıdaki etkinlikler planlanabilir:

– Aile-öğretmen toplantıları,
– Ev ziyaretleri,
– Sınıf gazeteleri,
– Panolar,
– Telefonla iletişim,
– İletişim defterleri,
– Aylık eğitim programlarının anahatlarıyla ailelere ulaştırılması,
– Belli aralıklarla çocukların ve ailelerin gelişimlerine ve ihtiyaçlarına uygun bilgi ve broşürler hazırlama.

3. Bu düzey çalışmalar, ailelerin aktif katılımını ön plana çıkaran çalışmalardır. Aileler sınıf içinde çeşitli çalışmalara aktif olarak katılırlar ve öğretmene bu yönde destek ve yardım sağlarlar. Aileler bu destekleri aşağıdaki biçimlerde verebilirler:

– Sınıfta çeşitli etkinliklerde gönüllü olma,
– Panoların hazırlanmasında yardım sağlama
– Mesleki gelişim etkinliklerinde yer alma,
– Çeşitli sınıf etkinlikleri ve gezilerinde yer alma, yardım sağlama,

Tüm bu çalışmalarda amaç, ailelerin okul ve sınıf ortamlarını tanımaları, bu konularda bilgilendirilmeleri ve kendi rolleri, neler yapabilecekleri konusunda ipuçları almalarıdır. Ailelerin evde ve okulda çocuklarıyla tutarlı bir biçimde etkileşim içinde olmaları ve ev-okul tutarlılığı açısından da bu çalışmalar önem kazanmaktadır. Ailelerin çocuklarıyla etkileşimlerini arttırabilmek ve öğretmen, idareci ve aile etkileşimine katkıda bulunmak da bu çalışmaların temel çıkış noktalarındandır.

4 farklı katılım yöntemi önerilmektedir. Birincisi okul ortamına gönüllü ve yardımcı olarak katılım, ikincisi evdeki öğrenme etkinliklerine katılım, üçüncüsü ev-okul ve toplum ilişkisi ve son olarak da okul kararlarına katılım olarak özetlenmektedir.

Ailelerle yüzyüze toplantılar düzenlemek, eğitim programlarının tartışıldığı ortamları yaratmak, aileler için çeşitli ev programları hazırlayarak iletişim becerilerinin ve çeşitli akademik becerilerin gelişmesi için fırsatlar yaratmak bunlardan bazıları olarak örneklenebilir. Aileleri eğitim sürecinin etkin bir ayağı haline getirebilmek için iki yöntem önerilmektedir. Bunlardan biri, ailelere yıllık eğitim programlarının bir özetinin yollanması, diğeri ise, haftalık bir haber gazetesinin ailelere yollanmasıdır.

İşbirliği ve okul-ev iletişiminin en etkili yöntemlerinden biri de ailelerin çocuklarını evde desteklemesine yardımcı olmaktır. Örneğin, okumayı öğrenmelerine yardımcı olmak ya da genel olarak evde çocukların daha çok uyarıcılara açık olduğu bir ortam yaratmaktır. Ailelerin katılımı ile çocukların okumalarının geliştiği belirtilmektedir.

Etkili Aile Katılım Programlarının özellikleri şöyle belirtilebilir:

– Ebeveynlerin çocuklarının eğitimi, gelişimi ve eğitim yöntemleri ile ilgili olduğunu kabul etmek,
– Ebeveynlerin becerilerinin ve özelliklerinin farklı olduğunu kabul etmek,
– Ailelerin ihtiyaçlarına esnek ve yaratıcı programlarla cevap vermek,
– Ailelerle beklentilerini, rollerini ve sorumluluklarını paylaşmak,
– Ailelerin çocuklarının gelişimine ve eğitim ortamına katkılarını vurgulamak,
– Ebeveynin çocuklarına ilişkin gözlemlerini, düşüncelerini ve deneyimlerini öğretmenlerle paylaşmak,
– Ailelerin çocuklarının gelişimine ve eğitim ortamına katkılarını vurgulamak,
– Ebeveynin çocuklarına ilişkin gözlemlerini, düşüncelerini ve deneyimlerini öğretmenlerle paylaşmak,
– Ebeveyn-çocuk ilişkisinin çok özel, yakın ve uzun süreli, öğretmen-öğrenci ilişkisinin ise daha az özel ve kısa süreli olduğunu hatırlayarak ve bu farkı dikkate alarak, programları buna göre planlamak,
– Aileleri karar verme sürecine katmak ve kararlardan onları haberdar etmek,
– Aile katılımının zaman, enerji ve çaba gerektirdiğini kabul etmek,
– Dikkati sorulardan çok çözüme vermek.

Bu programlara tüm ailelerin katıldığını söylemek ve katılmasını beklemek de çok gerçekçi olmamaktadır. Bazı nedenler ailelerin bu programlara katılımında bazı güçlükler yaratabilmektedir:

– Ailelerin zaman azlığı,
– Kendilerinden kaynaklanan duygusal nedenler,
– Okul ortamına ve sistemine ilişkin olumsuz nedenler,
– Aile katılım programlarının önemini bilmemek,
– Kendilerine güvensizlik

Ancak her ailenin kendine özgü olduğundan da yola çıkarak, bu programların mümkün olduğunda geniş guruplara ulaşabilmesi için de çok çeşitli içerikte programlar hazırlanması hedeflenmektedir.

Dört ayaklı bir masanın bir ayağının da aileler olduğunu hep hatırlayalım.

www.meb.gov.tr den alınmıştır.

fem

Üniversiteye Hazırlık Öğrenci Velisi Olmak

Yapılanları Görmek;

Sınavlara hazırlanan öğrencinin motivasyonunu arttırmak isteyen aileler, öğrencinin yapamadıklarını değil yapabildiklerinin üzerinde durmalıdır ki, takdir edildiğini ve desteklendiğini gören öğrenci bu davranışı daha sık göstersin. Örneğin hafta içinde bir kez oturup ders çalışan çocuğa “oturup ders bile çalışmıyorsun, ne zaman otursan bir bahaneyle kalkıyorsun, bakalım sınavda ne yapacaksın?” gibi bir ifade kullanmak yerine” geçen gün kendi başına oturup ders çalışabilmen çok hoşuma gitti, seninle gurur duydu. Belki ilk başta biraz zorlanırsın ama hiç moralini bozma, bunun da üstesinden gelebilirsi,” şeklinde bir ifade kullanmak, gencin kendi başına çalışma davranışını sıklaştıracaktır.

Olumlu İletişim Dili Kullnamak;

Sınavla ilgili olarak, gencin değerini sınavdaki başarısıyla eş tutmak, sonuçlarla ilgili olarak, korkutmak, tehdit etmek, “sen hele bir kazanama o zaman görüşürüz” ya da “ kazanmazsan arkadaşlarının yüzüne nasıl bakarsın, aile dostlarımızın hepsine rezil oluruz! “ gibi ifadeler gencin motivasyonunu değil kaygısını arttırır. Genç ailesinin ve başkalarının gözünde kendisinin değil, sınavdaki başarısının önemli olduğunu düşünür ve sınava gerçek dışı bir anlam yükler. Kaygı, öğrenmenin ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir krizdir. Kendini ispatlaması gereken, değerli olduğunu herkesin görmesi gereken ve mutlaka kazanılması gereken bir sınavların sonuçlarını yorumlarken de “bak kaç tane yanlışın var, bu yanlışlarla sınavı nasıl kazanacağını merak ediyorum” veya “bak yine yanlış yapmışsın, nasıl kapanacak bu açıklar?” demek yerine; “doğru cevapların geçen sınava göre artmış, demek ki bir önceki sınavdaki açıklarını kapatmaya başlamışsın” şeklinde bir ifade kullanmak gencin motivasyonunu arttıracak, derslere daha sıkı sarılmasını sağlayacaktır.

Seviyeye Göre Beklentide Olmak;

Her zaman anne babalar genci tehdit etmeyebilir, bazen de genci olumlu etkilemek düşüncesiyle “ben sana güveniyorum sen en iyi bölümlere layıksın, senin kazanmaman gibi bir ihtimal düşünemiyorum bile” gibi ifadeler kullanırlar, bu da gence taşıyabileceğinden fazla yük yükler. Kendisinden ne kadar büyük beklentiler olduğunu gören genç gerçekçi olmayan hedefler belirler ve bu hedefe ulaşmak için tüm gücüyle çalışır. Ancak bir süre sonra taşıyamayacağı kadar ağır olan bu yükün altında ezilmeye başlar. Yükün ağırlığını hissettikçe öğrenmesi ve öğrendiklerini kullanmasın zorlaşır, çok çalışmasına rağmen beklediği karşılığı alamaz. Gencin bunları yaşamaması için, aile gençten verebileceğinden fazlasını beklememelidir.

Sınav Hayatın Tamamı Değildir;

Hiç kuşkusuz, gençlerinin bu önemli dönemlerinde onlara en iyi şekilde destek olmak her anne babanın isteğidir. Ancak önemli olan gencin “ doğru ve onun başarısını arttırabilecek şekilde” destek vermektir. Bunun içinde sınavın asla dönüm noktası olamadığını ama yaşamdaki amaçlara ulaşmayı kolaylaştıracak bir fırsat olduğunu vurgulamalı ve onlara sınavdan alacakları sonuca değil, kendilerine değer verdiğimiz mesajını iletebilmeliyiz. Onlara içtenlikle “sen benim için her şeyde önemli ve değerlisin. Hayatındaki bu önemli dönemde, sana istediğin desteği vermeye hazırım. Senin kendi üzerine düşeni en iyi şekilde yapacağını biliyorum, ben de üzerime düşenleri yapmaya hazırım.” diyebilmeliyiz. öğrencinin motivasyonunu arttırmak isteyen aileler, öğrencinin yapamadıklarının değil, yapabildiklerinin üzerinde durmalıdırlar.

Dogru Zaman Yönetimi;
Aile bireylerinde ebeveynler sürecin her tarafında ya bizatihi olmalı yâda kontrollü devretmeli. Kontrollü devir eğitim işinin bir kısmını eğitim kurumlarına bırakmalı. Bu bırakma terk etme olarak değerlendirilmemeli. Eğiti ve öğretim, helede sınavların öncesinde sorumluluğu devredilemez bir durumdur.

fem

Ygs Ve Lys Sürecinde Aileye Düşenler

Her aile çocuklarının başarılı olmasını ister. Sadece başarılı olmayı istemek yeterli mi? Ailenin bu konudaki sorumlulukları nelerdir? Öğrencinin başarılı olması yönünde neler yapılmalıdır? Başarı, gencin var olan potansiyelin en üst seviyeye çıkartılmasıdır. Potansiyelin ortaya çıkarılmasında öğrencinin istekleri ve gayretlerinin yanında ailenin de bir takım sorumlulukları vardır. Gencin başarılı olmasını istiyor musunuz? O halde hep birlikte şunlar yapılmalıdır.

1. Öncelikle aileler genci her yönüyle tanımalıdır.
Çocuklarının başarılı olmasını isteyen ailenin yapması gereken çocuğunun ilgilerini, yeteneklerini ve kişilik özelliklerini tanımalıdır. Ancak gencin bu özellikleri bilindiği takdirde gerçekçi hedefler verilebilir. Aile düşen gencin ilgilerini, yeteneklerini bilerek gerçekçi hedefler vermeli, konuyla ilgili önderlik yapmalıdır.

2. Genç ile sağlıklı iletişim kurulmalı ve sınavı hayatın en önemli olayı olarak gence yansıtılmamalıdır.
Gençle olan iletişimde rahat olunmalıdır. Onların duyguları ve düşünceleri anlamaya çalışılmalıdır. Bu da ancak etkili iletişim becerileriyle mümkün olur. Gence sınavlara hazırlık sürecinde destek olunmalıdır. Sınav hayatın sadece bir basamağıdır. Sınav hiçbir zaman zekâyı ölçmez. Sınavlarını sadece sıralama işlevi vardır.

3. Gençte özgüvenin oluşması ailenin sorumluluklarındandır.
Ailenin küçük yaşlardan itibaren, çocuklarından yüksek başarı beklentisi ve bu beklentiyi karşılamak için de onu olumsuz eleştirilmesi, cezayla ders çalışmaya zorlanması kendilerine olan güveninin azalmasına, düşük benlik algısı geliştirmesine neden olur. Bu gibi durumlarda anne-babanın yapması gereken davranış; gençten varolan kapasitesinin üstünde başarı beklentisi içerisine girmemeleri, kaygılarını yükseltecek tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır.

4. Gencin seçimlerine saygılı olunmalıdır.
Gencin gelecek ve üniversite hakkındaki fikirlerine hoşgörü ile yaklaşılmalı, onun vereceği kararlar mantık ilkeleri çerçevesinde değerlendirmeli ve bu kararlara duygusal açıdan yaklaşılmamalıdır.

5. Ailenin eğitime bakış açısı, çocuğun başarısını etkiler.
Aile yapıları, ailedeki bireylerin birbirleri ile olan ilişkileri, bu kişilerin eğitim hakkındaki görüşleri, sınava hazırlanan gencin sınava bakış açısını da önemli ölçüde etkileyebilir. Burada anne-babaya düşen sorumluluk; gencin eğitimi üzerinde etkisi olan tüm aile bireylerinin eğitim hakkındaki görüş ve tutumları tutarlı olması sağlanmalıdır.

6. Gencin daha verimli ders çalışabilmesi için normal yaşam düzenini bozulmamalıdır.
Evdeki fiziksel ortamı uygun hale getirmekle beraber aile yaşantınızda gereksiz sınırlamalara veya değişikliklere gidilmemelidir. Çünkü bu değişiklik veya sınırlamalar çocuğunuzda “Ailem benim kazanmamı çok istiyor, Her isteklerimi yerine getiriyor. Bu yüzden benim de bu sınavı muhakkak kazanmam gerekir.” gibi bir düşüncenin oluşmasına neden olur ki; bu da çocuğunuzun kendi üzerinde daha fazla baskı hissetmesine ve daha fazla kaygılanmasına neden olur.

7. Aile kendi amaçlarıyla gencin amaçlarını birbirine karıştırmamalıdır.
Geçliğinde anne-babanın yapmak isteyip te ulaşamadığı hedefleri; gençten istemesi ve bu konuda doyuma ulaşmaya çalışması, çocuğun içsel dünyasında çatışmaya neden olabilir.  Anne-babaya düşen görev gencin tercihlerini ve beklentilerini dikkate almak ve desteklemektir.

8.Gence çalışabilmesi için uygun ortam hazırlanılmalıdır.
Burada ailenin yapması gereken; gencin ders çalıştığı ortamı olanaklar dâhilinde ışıklandırmak, havalandırmak, anlık doğabilecek ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde düzenlenmelidir. Ders çalışan gencin odasına yakın odalarda TV ve müzik seti gibi elektronik eşyaların sesi makul ve rahatsız edici olmayan bir düzeyde olması sağlanmalıdır. Aksi halde gencin motivasyon düzeyini azaltabilir ve başarısını düşürebilir.

9. Aile gence, başarılı olacağına inancını vermelidir.
Başarılı olacağına inanmak gençte kuvvetli bir motivasyon oluşturur. Bu durumda anne-babanın yapması gereken davranış, ona güvendiklerini hem sözlerinizle hem de davranışlarınızla, jest ve mimiklerinizle belli ettirmeye çalışmaktır. Başarılarından dolayı takdir etmek, övmek, sevgi göstermek, nadiren de olsa maddi hediyeler, özel bir yemek veya etkinlik çalışmayı hırslandıracaktır.
Başarısızlığını yargılamadan nedenleri iyice araştırılmalı, beraberce gerçekçi çözümler üretilmelidir. Mümkünse tekrar denemesi ve daha iyi hazırlanması için teşvik edilmelidir.
Faruk Ardıç
Fem Dershaneleri Rehberlik Servisi