30 yıldan beri Fem Dershaneleri ile yüzbinlerce öğrenciye kaliteli eğitim verdik. Öğrencilerimizin aldıkları bu eğitim sonucunda üstün başarılar gösterdiklerini gördük ve görmeye devam ediyoruz. Fem Yayınları ile de ünirversite giriş ve KPSS hazırlık ile ilgili yüzlerce  kitap ve yüzbinlerce soru içeren dokümanlar hazırlamaktayız.

Fem Yayınları soruları Türkiye  genelinde derse giren ve haftalık zümrelerle devamlı kendisini yenileyen, değişen MEB müfredatını yakından takip eden  öğretmenler, Zümre başkanları ve yayın kurulu tarafından hazırlanmaktadır. 2012 yılında Türkiye de en önemli bağımsız  marka  tesbit firması olan MARKAM tarafından Türkiye genelinde yapılan ankette YGS’ye en çok benzeyen soruların FEM YAYINLARI tarafından hazırlandığı  üniversiteye giden ve üniveristeye giriş sınavına hazırlanan öğrencileri tarafından da onaylanmıştır.

FEM Dershanelerinin öğrencilerine  yıllık  vermiş olduğu dokümanlarda yaklaşık 65.000 soru bulunmaktadır. ÖSYM tarafından yapılan YGS de ise toplam 160 soru sorulmaktadır. 65.000 soruda YGS’de 165 LYS^de 332 sorunun benzerinin olmaması, akıldan uzak bir ihtimaldir.

Bununla birlikte ÖSYM, üniversite giriş sınavlarında (ÖSS, ÖYS, YGS, LYS vs) daha önce sorulan soruların birebir aynısı diyebileceğimiz yüzlerce soruyu kendisi sormuştur. Bunları bile takip eden bir yayın kurumunun benzer sorular isabet ettirmesi zor olmasa gerek.

Soruların benzer olması değil, benzememesi haber değeri olmalıyken, mantıktan yoksun kasıtlı olarak yapılan bu haber sorgulanmaya muhtaçtır.

Kamuoyu oluşturmak amaçlı neredeyse her gün yapılan bir linç kampanyası dahilinde kurumumuzun sınavlardaki başarıları bu tür yalan haberlerle karalanmak istenmiş, “ÖSYM’ce sorular artık çok iyi korunduğu” için kurum öğrencilerimizin başarılı olamayacağı iddia edilmiştir.

2015 YGS sonuçlarının gösterdiği üzere dip yapmış eğitim sistemimize yol gösterecek habercilik yerine bu tür akıldan uzak karalama ve iftira amaçlı yapılan habercilik anlayışını kınıyoruz.

D U Y U R U L A R

Haksız Rekabet Suç Duyuru Başvurusu

İSTANBUL(ANADOLU) …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

DAVACI                     : Fırat Eğitim Merkezi İşletmeleri Tic. A.Ş.

 

VEKİLİ                       :Av. Muhittin Yılmaz-Av. Fikret Duran

                                    Adres:Maltepe Mah. Eski Çırpıcı Yolu Sok. Merter Meridyen                                        İş Merkezi No:1D:241/D1 Merter/İstanbul

 

DAVALI                     : Recep Tayyip ERDOĞAN

 

KONUSU                    : (1) Davalının davranışlarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, bunların önlenmesi ve etkilerinin giderilmesi, (2) fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla haksız rekabet nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zarar için fazlaya dair haklı kalmak kaydı ile şimdilik 20.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminatın haksız rekabetin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte ödenmesi ve (3) mahkeme kararının Türkiye genelinde yayımlanan en yüksek tirajlı üç gazetede ilan edilmesi talebinden ibarettir.

 

AÇIKLAMALAR        :

 

  1. Müvekkil, özel dershaneleriyle uzun yıllardır eğitim sektöründe faaliyet gösteren ve kazandığı ödüller ve mezun ettiği öğrencilerin başarısıyla Türkiye’nin en itibarlı eğitim kurumlarından biri haline gelen ve 9 şubesiyle üstün kamu hizmeti vermekte olan müvekkil, modern teknikler ve alanında yetkin eğitimcilerle yüksek kalitede eğitim hizmeti sunması ve öğrencilerinin kendilerine, çevrelerine ve topluma yararlı ve saygılı bireyler olarak yetiştirilmesine önemli katkıda bulunması sebebiyle, ebeveynlerce yoğun bir biçimde tercih edilmiş ve bu kişilerin beklentilerini karşılayarak onların takdirine mazhar olmuştur. Müvekkilin verdiği hizmetin kalitesi ve öğrencilerinin mesleki ve sosyal hayatlarındaki başarısı, taraflı tarafsız herkesçe kabul edilmiştir.
  2. Müvekkilin ülke eğitimine katmış olduğu bu değerlere rağmen, maalesef 17 Aralık 2013 tarihinde yaşanan çeşitli olaylarla başlayan süreç dahilinde dönemin iktidar partisi lideri ve Başbakanı, bugünün ise Cumhurbaşkanı olan davalı Recep Tayyip Erdoğan, devlet yapılanmasına paralel bir yapılanmanın varlığı iddiasında bulunmuş, 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesindeki süreçte de herhangi bir delil bulunmamasına ve gerçek olmamasına rağmen müvekkilin de bu paralel yapı dahilinde bulunduğu iddiası ile müvekkilin okullarını kastederek, miting meydanlarında ve medyada ‘bunların okullarına, yurtlarına, dershanelerine çocuklarınızı göndermeyin, giden çocuklarınız varsa alın’ gibi ifadeler kullanmıştır. Başbakan sıfatına sahip davalının söz konusu beyanları nedeni ile müvekkile ait eğitim kurumlarının halk nezdinde itibarını zedelenmiştir.
  3. Müvekkilin eğitim kurumlarının itibarını zedeleyen ve halkı müvekkilin eğitim kurumlarına çocuklarını göndermeme yönünde tehdit etmeye varan davalının açıklamaları sebebiyle, müvekkilin eğitim kurumlarında bulunan öğrencilerin 3389’u kayıtlarını sildirmiş ve buna ek olarak müvekkilin her yıl belirli oranda büyüyen öğrenci kapasitesine ek olarak eğitim kurumlarına yapılan yeni kayıtlar önemli ölçüde azalmıştır. Yani mevcut öğrenciler kayıt sildirirken aynı zamanda büyüme göstergesi olan yeni kayıtlarda ciddi şekilde azalmış yani okul mevcudu küçülme göstermiştir. Davalının müvekkil aleyhinde aynı zamanda nefret söylemi ve tehdit de içeren kötüleyici bu açıklamalarının, Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m.54 ve m.55/1-(a).1 uyarınca haksız rekabet teşkil etmekte olduğu aşikârdır. Aşağıda daha detaylı şekilde açıklayacağımız gerekçelerle, işbu dava ile davalının söz konusu açıklamalarının haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, bunların önlenmesine ve etkilerinin giderilmesine, müvekkilin uğramış olduğu zararlar için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000 TL tutarında maddi tazminat ile 100.000 TL tutarında manevi tazminatın haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte ödenmesine ve kararın Türkiye genelinde yayımlanan en yüksek tirajlı üç gazetede ilan edilmesine karar verilmesini talep etmekteyiz.
  4. DAVALININ FİİLLERİ HAKSIZ REKABET OLUŞTURMAKTADIR

            TTK’nın 54 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” TTK’nın 55. maddesinde ise haksız rekabet oluşturan başlıca haller özel olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda, anılan maddenin ilk fıkrasının (a).1 bendinde,  “. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” özel bir haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir.

            TTK m.55/1-(a).1 anlamında bir haksız rekabet halinin söz konusu olabilmesi için:

-Bir açıklama mevcut olmalıdır,

-Bu açıklama başkalarının şahsı, malları, iş ürünleri, fiyatları faaliyetleri ve ticari işleri hakkında olmalıdır ve

-Bu açıklama yanlış, yanıltıcı ve gereksiz yere incitici olmalıdır. (Ülgen/Helvacı/Kendingelen/Kaya/Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 539)

            Davalının müvekkil hakkında halka açık toplantılar ve medya yoluyla yaptığı kötüleyici açıklamaların bu üç şartı sağlayarak, haksız rekabet oluşturduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Şöyle ki;

  1. Davalının Müvekkil Hakkında Kötüleyici, Yanıltıcı ve İncitici Açıklamaları

            Davalı, 30 Mart 2014 yerel seçimi öncesinde mitinglerde ve medya organlarında süreklilik arz eden şekilde herhangi bir delil bulunmadan ve gerçeğe aykırı bir biçimde müvekkili incitecek, yanıltıcı ve kötüleyici açıklamalarda bulunmuştur. Haksız rekabet de teşkil eden söz konusu açıklamaların bir kısmı aşağıda sunulmaktadır.

Davalı 28.03.2014 tarihli Diyarbakır Mitinginde:

            “Bunların dershanelerinde okuyan çocuklarınız varsa alın. Biz size hafta sonlarında Milli Eğitim Bakanlığı olarak ücretsiz takviye kurslarını vereceğiz. Bunlara söğüşlenmeyin, bunlara paranızı vermeyin. Bunların okullarından çocuklarınızı alın, bize okullarımız yeter. Zaten 2015 1 Eylül, tamamıyla bu iş bitiyor. Çok söğüşlediler, semirttiler.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkili hedef almıştır.

Davalı 25.03.2014 tarihli Kastamonu Mitinginde:

            “Pensilvanya dershaneleri bahane etti, rantı bahane etti ve açık şekilde bizi sırtımızdan hançerlemeye, hainlik etmeye, nankörlüklerini açık açık ifade etmeye başladılar. 17 Aralık’ta ‘yolsuzluk’ diyerek, rüşvet iftiraları üzerimize atarak saldırdılar” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkili hedef almış ve Müvekkile ait eğitim kurumlarının, var olduğunu iddia ettiği bir illegal yapılanmaya dahil olduğunu iddia etmiştir.

Davalı 25.03.2014 tarihli Samsun Mitinginde:

            “Bunların dershanelerinde okuyan yavrularınız varsa, alın. Artık Milli Eğitim Bakanlığı olarak hafta sonlarında ücretsiz takviye kurslarını biz vereceğiz. Okullarında okuyan çocuklarınız varsa alın. Devletin okulları bize yeter. Zaten 2015’in 1 Eylül’üne kadar, ondan sonra artık bu iş bitiyor.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin okullarında ve dershanelerinde eğitim gören öğrencilerin bu eğitim kurumlarından alınmasını talep etmiştir.

Davalı 24.03.2014 tarihli Trabzon Mitinginde:

            ”Bunların dershanelerinden yavrularınızı alın, kardeşlerim hiç çekinmeyin. Hafta sonlarında cumartesi pazar “takviye kursları” adı altında Milli Eğitim Bakanlığımız ücretsiz olarak yavrularımıza eğitim-öğretim vereceğiz. Bunlar söğüşlediler. Bunların okullarından da çocuklarınızı alın. Devletin okulları bize yeter babalar, devletin okulları bize yeter. Dünyanın parasını alıyorlar, ondan sonra bir de napıyorlar, bir de kursa git. Yetti ya. Bunlar sülük gibi emdiler sülük ama sülük faziletli, sülük zararlı kanı emiyor, bunlar faydalı kanı emdiler” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin ticari itibarını zedelemiştir. Davalı söz konusu beyanları ile Müvekkilin var olduğunu iddia ettiği ama gerçekte var olduğuna dair tek bir somut delil dahi sunulamayan illegal bir yapılanmaya dahil olduğunu iddia ederek, Müvekkilin, verdiği eğitim karşılığında aldığı ücretlerle halkı “Söğüşlediğini” iddia etmiştir. “Söğüşlemek” kelimesi, Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’ne göre “Argo” bir kelimedir ve anlamı da “Dolandırmak”tır. Davalı haksız rekabet teşkil eden bu açıklamaları ile Müvekkilin “Dolandırıcı” olduğunu iddia etmiştir.

Davalı 24.03.2014 tarihli Ordu Mitinginde:

            “Pensilvanya’nın yurtlarında kalan yavrularınız varsa çekip alın, dershanelerinde olanlar varsa çekip alın. Hafta sonlarında takviye kursları vereceğiz, cumartesi-pazar ücretsiz olarak takviye kurslarını vereceğiz. Çocuklarımızı zehirlemesinler, alın. Bunlar ailelerini böldüler, aileleri. Çocukları anne-babaya itaat edemez, etmez hale getirdiler. Ablalar varmış, gece beddua seansları yapıyorlar. Yanımıza geliyor kızcağızlar diyorlar ki ‘Başbakanım size beddua ettiriyorlar’, ne yaptık da beddua ettiriyorlar. Dershanelerden dolayı beddua ettiriyorlar. Rant meselesi.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkili kötülemiş, incitmiştir. Davalı söz konusu açıklamaları ile hiçbir delili olmadan ve gerçeğe tamamen aykırı bir biçimde Müvekkilin eğitim kurumlarının illegal bir yapılanmaya dahil olduğunu iddia etmiş, Müvekkile ait eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin zehirlendiğini, ailelerinin bölündüğünü, öğrencilerin anne ve babalarına itaat etmez hale getirildiğini iddia etmiştir. Başbakan sıfatına sahip davalının söz konusu açıklamalarının halk nezdinde etki yaratmaması mümkün değildir. Bu nedenledir ki, Davalının özellikle Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin anne babalarına itaat etmez hale getirildiğine ilişkin gerçek olmayan afaki iddiaları Müvekkilin itibarını onarılması son derece güç bir biçimde rencide etmiştir.

Davalı 23.03.2014 tarihli Kocaeli Mitinginde:

            “Bunların okullarından çocuklarınızı alın. Devletin okulları bize yeter. Haksız rekabeti ortadan kaldıralım. Elhamdülillah, okullarımız artık artıyor. İmam hatip okulları açıldı mı? Kim kapatmıştı bunları, malum. Şu anda benim imam hatipli yavrularım, meslek liseli yavrularım, artık katsayı kalktığı için istediği üniversiteye gidebiliyor mu? Artık düz liselerde bile Kur’an-ı Kerim seçmeli olarak okutulabiliyor mu? Peygamber efendimizin hayatı okutulabiliyor mu? Pensilvanya, yoksa seni bu mu rahatsız etti? Sen böyle bir iktidara nasıl kalkar bu şekilde ayaklanırsın? Yoksa rantında bir eksilme mi var, bunu söyle” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkili hedef almıştır.

Davalı 21.03.2014 tarihli Erzurum Mitinginde:

            “Bunların okullarında okuyan yavrularınız varsa onları da alın. Devletin okulları bize yeter, hiç gerek yok. Çok söğüşlediler, artık bu oyunu bozacağız, beraber bozacağız” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin, velileri “söğüşlediğini” iddia etmiştir.

Davalı 20.03.2014 tarihli Bursa Mitinginde:

            “Doğru, yurtta eksikliğimiz var. Bu yurt inşaatlarını yapmaya devam ediyoruz. Yalnız bir şey söyleyeceğim, bu paralel yapının yurtlarında filan kalanlar varsa çıksınlar. Niye söylüyorum? Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında açık, boşluk yoksa, yurtlarımız yapılana kadar sizleri devletin tesislerinde, orada ağırlayacağız. Orada yer yoksa sizi otellerde ağırlayacağız. Bu bir. İki, dershanelerden çocuklarınızı alın. Her hafta sonu, cumartesi, pazar Milli Eğitim olarak takviye kursları vereceğiz ücretsiz. Bunların okullarında okuyan çocuklarını varsa onları da alın. Devletin okulları bize yeter. Çünkü bunlar okullarda artık ders vermeyi bıraktılar, şimdi 30 Mart’la ilgili propaganda yapıyorlar. Başbakana beddualar ettiriyorlar, bakanlarla ilgili her türlü yalanları, tezviratı yapıyorlar. Sen okulda öğretmen misin yoksa başka bir görevli mi?  Çok enteresan şeyler oluyor. Dolayısıyla bunlara da pirim vermememiz lazım.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilere propoganda yapıldığını, bir eğitim kurumu olan bu okullarda ders verilmediğini ve kendisine beddua ettirildiğini iddia etmiştir. Herhangi bir dayanağı ve gerçekliği olmayan bu iddiaların da haksız rekabet teşkil ettiği şüpheden uzaktır.

Davalı 19.03.2014 tarihli TRT Ortak Yayını Konuşmasında:

            ” Bunlar yine okul da yaptılar ama az sayıda, ağırlığı yine dershaneye verdiler. Niye? Çünkü dershane olayında seçerek öğrenci alıyordu. Bunlar öyle zannedildiği gibi, söyleniyor ya ‘500 liraya öğrenci dershanelere alıyoruz’ Yalan. Böyle bir şey yok. Bir defa dershanelerin bedelleri bin 500-2 binlerden başlıyor. 20-22 bin liraya kadar gidiyor. Bunların özel bir de çalışmaları falan da var. Tabi burası seçici olduğu için onlara çok çok rahat geliyordu. Bu şekilde bu işi sürdürdüler. Bunların hepsi dökülüyor. Başladı ortaya çıkmaya. Zaten 2015, 1 Eylül’üne kadar buna sabredeceğiz.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkili hedef almıştır.

Konuşamaya ilişkin haberin devamında;

            “Dershanelerde AK Parti aleyhine açık açık propaganda yapıldığına işaret eden Erdoğan, dershanelerde ders veren 50 bin kişiden 15-20 binin pedagojik formasyonu bulunmadığını kaydetti. Bunların kaçak olarak öğretmenlik yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, “Ucuz öğretmen. Pedagojik formasyon yok. Bu şekilde bunu götürüyorlar. Dolayısıyla bunlar dersten öte bir, kendi dershanelerinin propagandasını, iki bize de hakaret etmenin her nevisini yapıyorlar. Bunlar bize gelmeye başladı artık” dedi.

            Erdoğan, bazı yerlerde ciddi korkular bulunduğunu, gittiği bir şehirde yanına gelen kız öğrencilerin kaldıkları evlerde denileni yapmadıkları takdirde anne ve babalarının aranarak “Sizin kızınız erkeklerle meşru olmayan ilişkiler içerisinde” tehdidine maruz kaldıklarını kaydederek, öğrencileri ev ve yurtlardan atılması durumunda Kredi Yurtlar Kurumunda, tesislerde ve otellerde ağırlamaya hazır olduklarını bildirdi. Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının hafta sonları takviye kursu vereceğini, bunun hazırlıklarının ve planlamalarının süratle yapıldığını aktardı.” denilmiştir. Görüleceği üzere Davalının herhangi bir delil bulunmadan, gerçeğe aykırı bir biçimde ileri sürdüğü bu iddialar açıkça haksız rekabet teşkil etmektedir. Öyle ki, davalı, hukuka açıkça aykırı bir biçimde Müvekkilin eğitim kurumlarında propoganda yapıldığını, kendisine hakaret edildiğini ve kız öğrencilere şantaj yapıldığını iddia edebilmektedir.

Davalı 19.03.2014 tarihli Tekirdağ Mitingi Konuşmasında:

            “Ben Tekirdağ’a sesleniyorum, bunların dershanelerinde yavrularınız varsa çekin alın. Bakın size açık söylüyorum, biz hafta sonlarında takviye kursları açacağız Milli Eğitim olarak. Ücretsiz olarak yavrularınıza takviye kursu biz vereceğiz. Bunların okullarında okuyan çocuklarınız varsa alın. Devletin okulları bize yeter. Ben devletin okullarından geldim. İmam hatipte okudum. Çocuklarımın dördü de imam hatipte okudu. Hepsi de oradan yetiştiler. Elhamdülillah hiçbiri sokakta kalmadı. Şimdi bazı haberler alıyorum, efendim evlerinden atıyorlarmış. Yurtlarından atıyorlarmış. Bunlar yaparlar, bunlar zalimdir yaparlar. Ama bak size şunu söylüyorum; gece beddua seansları düzenliyorlar. Başbakana beddua… Ya, 12 sene önce aklınız neredeydi? 12 sene önce bu başbakan iyiydi, bu başbakana methiyeler düzülen kitaplar geliyordu, tespihler geliyordu, son iki sene, üç sene ne oldu da bu başbakan kötü oldu, beddualar geliyor şimdi. Menfaatinize mi dokundu? Ne oldu ananasların yolunu mu kestik? Rafineriyle ilgili ihalelere mi bir şeyler oldu? Dert başka… Rant, rant…” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin bu eğitim kurumlarından alınması çağrısında bulunmuştur.

Davalı 19.03.2014 tarihli Edirne Mitingi Konuşmasında:

            “Şimdi ben diyorum ki bunların dershanelerinde okuyan yavrularınız varsa çekin alın. Her haftasonu, Milli Eğitim Bakanlığımız, okullarda ücretsiz takviye kursları verecek, haberiniz olsun. Ücretsiz olarak. Tabii şimdi bunlar çok uyanıklar. Bütün rant orada. Oradan tabii sizlere senetler filan da imzalattılar. Şimdi önümüzdeki yılın da bunların okullarında okuyan yavrularınız varsa onun da senetlerini alacaklar. Sakın ha. Devletin okulları bize yeter. Vermeyin bunların okullarına, vermeyin. Artık zaten son döneme geliyoruz. Bundan sonra artık dershane biliyorsunuz, 2015 1 Eylül’ünde bitiyor.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin bu eğitim kurumlarından alınması çağrısında bulunmuştur.

Davalı 17.03.2014 tarihli Kahramanmaraş Mitinginde:

            “Bunların, burada dershaneleri var mı? Dershanelerinde çocuklarımız varsa çekip alın, çekip alın. Okullarında varsa alın. Hafta sonlarında Mili Eğitim Bakanlığımız olarak, takviye kursları vermek suretiyle ücretsiz olarak Milli Eğitim cumartesi pazar çocuklarımıza takviye kursu verecek. Cumartesi pazar bu takviye kurslarını biz vereceğiz. Devletin okulları bize yeter, bunlara gerek yok.

            Kardeşlerim, bunların yayın organlarını da kesinlikle evinize sokmayın. Bizim okuyacağımız, dürüst, yalana yanlışa prim vermeyen gazetelerimiz çok. Bunlardan istifade edelim. Bunlara güç vermeyelim, bunlara dikkat edelim. Bunların yandaş medyalarına da dikkat edelim. Ona göre, yere sağlam basalım. Bunlar da  neyin ne olduğunu gayet iyi anlasınlar. Bu, bir İstiklal mücadelesidir, bunu unutmayın.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin bu eğitim kurumlarından alınması çağrısında bulunmuştur.

Davalı 16.03.2014 tarihinde Kanal 7’de İskele Sancak isimli programda yaptığı konuşmasında:

            “Bunlara bu süreç içerisinde yaptığımız uyarıların, bir araya gelip yaptığımız ikazların haddi hesabı yok. Bir anda bunlar olmadı, uzun zamandır ‘bakın şunlar şunlar oluyor, bunlar yakışmıyor, biz bazı şeylere şu anda tahammül ediyoruz, sabrediyoruz ama lütfen bu konularda hassasiyetiniz olsun’… Dershane meselesinin mazisi 1 sene, 2 sene değil, bu  Hüseyin Bey’in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlayan bir süreçtir. Bu sürecin başlamasında en önemli sebebi şudur: Ben Anadolu’ya gittiğim zaman, ben siyasetçiyim Ankara’da genel merkezde oturup siyaset yapan birisi değilim. Orada anneler, babalar şunu söylüyorlar: ‘Başbakanım, biz madem ki dershaneye verecektik, bu okullar niye. Ben fakir, fukarayım, evde davarımı sattım, çocuğumu dershaneye gönderdim, üniversiteye yine giremedi.”

            Yaşananların sadece dershaneyle ilgisi bulunmadığını, dershanecilikte çok ciddi bir rant, rakam söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, “Bu rakamı terk etmek, böyle bir mamayı kaybetmek kolay bir iş değil, işin şeyi oradan başlıyor” dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

            “Okullar var, anlatıldığı gibi 500 lira, bin lira öyle bir şey yok. Nerede! Bunun asgarisi bin 500, 2 bin liradan başlar, 20, 22 bin liraya kadar çıkar, böyle bir yapı. Bunların içinde kolejlerine, özel okullarına gidip özel okullardan sonra bu dershanelere gidenler var, bunlar da yaşandı. Bu bir defa ayrıca bir zannediyorum ciddi bir ters tepme oldu.”

15.03.2014 Antalya Mitingi Konuşması:

             “Devletimizin okulları bize yeter. Hem para vereceğiz, hem hakaret işiteceğiz” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında kendisine hakaret edildiği/ettirildiği iddiasında bulunmuştur.

15.03.2014 Adana Mitingi Konuşması:

            “Bu Pensilvanya’nın, hiç siyaset yapmamış ya, hayatında hiç oy kullanmamış ya, geçen öyle bir şey de yaptı. Bundan sonra da kullanmayacakmış. Ama tabii gayet propagandist olarak iyi çalışıyorlar. Şimdi ben diyorum ki, yavrularınızı, yavrularımızı bunların dershanelerinden çekin alın. Buna var mıyız? Hiç tereddüt etmeyin. Özel okullarında varsa onları da çekin alın. Buna var mıyız? Devletin okulları bize yeter. Hafta sonlarında takviye kursları vereceğiz. Ücretsiz olarak, Milli Eğitim Bakanlığımız bu takviye kurslarını verecek. Tamam mı kardeşlerim. Bu mücadeleyi yürekli yapmalıyız. Bunların yayın organlarını kesinlikle evlerinize sokmayınız. Buradan beslendiler. Bunların bunun dersini alması lazım. Bu dersi bunlara en güzel şekilde vermeniz lazım.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin bu eğitim kurumlarından alınması çağrısında bulunmuştur.

14.03.2014 Gaziantep Mitingi:

            Gazianteplilere, “Bunların dershanelerinde, okullarında çocuklarınız varsa çekin alın” diye seslenen Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının devlet okullarında hafta sonlarında ücretsiz takviye kursları vermeye hazır olduğunu vurguladı.

Bunların evlerinden çocukların atıldığını anlatan Erdoğan, çünkü geceleri beddua seansları yapıldığını söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti:

            “Sizin dualarınız bize yeter. Sizin teheccüdlerdeki dualarınız bize yeter. Suriye’deki mazlumların duaları bize yeter. Filistin’deki mağdurların duaları bize yeter. Mısır’daki kardeşlerimizin duaları bize yeter. Dünyanın her yerinden gelen dualar bize yeter. Bumerang gibi onların bedduaları kendilerini vurur, hiç bundan rahatsız olmayın ve sabırla… Biz, bunlara boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Bu tehditlere, bu şantajlara pabuç bırakmadık, bırakmayacağız. Bunlar vatandaşı makbuzsuz olarak, çeşitli yardım adı altında dolandırdılar. Vatandaşların zekatlarını aldılar, zekat nereye harcandı belli değil. Koyunlarını aldılar, koyunlar kesilmedi. Şimdi bunların peşindeyiz. Bunları takip edeceğiz. Nerede ne var, bunları meydana çıkaracağız. Niye? Ulusal güvenliği tehdit eden bu mekanizmalar gücünü nereden alıyorsun, bunların güç kaynaklarını Allah’ın izniyle bitireceğiz. Hiç endişeniz olmasın çünkü biz, kasetlerin, montajların Türkiye’yi esir almasına izin vermeyeceğiz.” şeklindeki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları ile Müvekkilin eğitim kurumlarında beddua seansları düzenlendiği, vatandaşın yardım adı altında dolandırıldığı, zekat ve koyun bağışı alındığı ama koyunların kesilmediği gibi afaki ve gerçek olmayan iddialarda bulunmuştur.

13.03.2014 Aksaray Mitingi:

            Diyorum ki: Eğer yavrularınızdan bunların dershanesinde olanlar varsa yavrularınızı çekip alın.

            Milli Eğitim Bakanlığınca hafta sonlarında takviye kursları verileceğini, isteyenlerin bu kurslara ücretsiz olarak katılabileceğini vurgulayan Erdoğan, “Bunların evlerinden, yurtlarından bunlar gibi düşünmeyenler şimdi atılıyor. Geceleri beddua seansları yapıyorlar. Ablalar beddua seansı yapıyor ama biz dua seansı yapıyoruz. Sizler teheccütte bunu yapıyorsunuz, dualarla yapıyorsunuz. Varsın onlar beddualarını yapsınlar. Bumerang gibi bu beddualar onları vuracaktır”.

YURTKUR’a sadece dün 811 öğrencinin müracaat ettiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

            “Düşünebiliyor musunuz, bakın neler yapıyorlar. Hani bunlar hizmet kurumuydu, hani bunlar hizmet ehliydi, hayır kurumuydu? Niye atıyorsunuz bu çocukları? Bunlar sizin gibi düşünmeye mecbur mu? Ama bunlar adeta makine ürünü istiyorlar. Ya benim gibi düşüneceksin ya da dışarıda sürüneceksin. Böyle bir inanç, böyle bir hayır hizmeti olmaz. Onun için 30 Mart Pensilvanya’ya en güzel cevap olacaktır.”

12.03.2014 Mardin Mitingi:

            “Şimdi buradan sesleniyorum: Eğer Pensilvanya’nın burada yurtları varsa bu yurtlardan atılan çocuklar olursa hemen Milli Eğitim’e, Gençlik Spor’a müracaatınızı yapın. Buradaki yurtlarımızda onları biz misafir edeceğiz. Gerekirse otellerde ağırlayacağız, gerekirse devletin sosyal konutlarında ağırlayacağız. Çünkü birçok yerde ablalar, abiler, gece seansları yapıyorlar. Başbakan’a beddua seansları yapıyorlar. Eğer bazı öğrenciler çıkıp da ‘Niçin böyle yapıyorsunuz?’ derse kapıya koyuyorlar. Birçok ilde yaptılar, yapmaya devam ediyorlar. Biz de tedbiren şimdilik diyoruz, hemen müracaatınızı yapın, sizi biz dışarıda bırakmayacağız.”

11.03.2014 Bitlis Mitingi:

            “Kendisini hizmete, ilme, talebe yetiştirmeye adamış gerçek cemaatlerin işte bu yanlış yollarla aralarına mesafe koymaları tarihi bir sorumluluktur. Derdi yardımlaşma olan, paylaşma olan, mazlumlara yardım olan samimi yapıların işte bu holdinge dönüşmüş, kirli ilişkilere batmış, kirli işler yapanlarla aralarına mesafe koymaları insani ve vicdani bir sorumluluktur. Özellikle de samimi, ihlaslı, temiz niyetli kardeşlerimin, bu kirli emelleri olan yapılarla aralarına mesafe koymaları hayati derecede önemli, bunu özellikle hatırlatmak istiyorum”

09.03.2014 Şanlıurfa Mitingi:

            “Üniversiteli gençlerimize sesleniyorum. Bunların yurtlarında, evlerinde kalanlara sesleniyorum” diye konuşan Erdoğan,  “Bütün Kredi Yurtlar Kurumunun yurtlarında boşluklar şu anda tespit edildi. Sizleri oraya alabiliriz.  Hemen Milli Eğitim’e,  Gençlik ve Spor Bakanlığına müracaat edin. Eğer Kredi Yurtlar’da yer yoksa sizi otellerde ağırlayacağız, devletin kurumlarında ağırlayacağız. Çünkü bunların zulmüne sizi asla muhatap etmeyeceğiz.”

04.03.2014 Kırıkkale Mitingi

            ”Bu darbe girişimini onların burunlarından fitil fitil getireceğiz. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Bu paralel yapının yolsuzluklarını özellikle ortaya çıkaracağız. Kurban derilerinde nasıl yolsuzluk yaptıklarını, himmet adı altında makbuzsuz topladıkları paraları nasıl kullandıklarını, şantajlarını, tehditlerini bütün illegal işlerini tek tek ortalığa dökecek ve bunun da hesabını soracağız” dedi. ”Bu darbe girişimini onların eyvallah burunlarından fitil fitil getireceğiz. Hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Bu paralel yapının yolsuzluklarını özellikle ortaya çıkaracağız, kurban derilerinde nasıl yolsuzluk yaptıklarını, himmet adı altında makbuzsuz topladıkları paraları nasıl kullandıklarını, şantajlarını, tehditlerini, bütün illegal işlerini tek tek ortalığa dökecek ve bunun da hesabını soracağız.”

            ”Bugün, Kırıkkale’de bir şey soruyorum. Sizden de cevabını bekliyorum. Sakın ha bunların dershanelerinde artık çocuklarınızı bırakmayın, çekin alın çocuklarınızı. Bunların okullarına çocuklarınızı göndermeyin. Buna var mıyız? Şöyle ellerinizi bir göreyim. Var mıyız? Mesele bu, mesele bu. Yıllık rantları buradan 1 milyar dolardı. Tabi bu para gidince bunlar hoplamaya, zıplamaya başladılar.”

            ”Göndermeyin bunların dershanelerine, çekin alın çocuklarınızı. Bunların gazetelerini de okumayın. Gazetelerine de gereken dersi verin. Abonelik, mabonelik neymiş görsünler, ders alsınlar. Çünkü bu milletin mahremine girenlere gereken dersi verme zamanıdır. 30 Mart, bunun için çok önemli”

            Görüleceği üzere Davalı söz konusu açıklamaları ile Müvekkil ve Müvekkilin eğitim faaliyetleri hakkında gereksiz yere incitici, kötüleyici, yanlış ve yanıltıcı iddialarda bulunmuştur. Davalının tüm bu iddiaları TTK’da düzenlenen haksız rekabetin unsurlarını oluşturmaktadır. Müvekkil, Başbakan sıfatı ile davalının ileri sürdüğü bu iddialar nedeni ile hem maddi hem de manvi zararlara maruz kalmıştır.

  1. Davalının Açıklamalarının Müvekkilin Eğitim Kurumlarını Hedef Aldığı Aşikârdır.

            Davalının yukarıda yer alan iddiaları ile Müvekkile ait eğitim kurumlarını hedef aldığı son derece sarihtir. Bilindiği üzere TTK m.55/1-(a).1 anlamında bir haksız rekabetten bahsedebilmek için şahsı, malları, iş ürünleri, fiyatları, faaliyetleri ve ticari işleri yanlış, yanıltıcı ve incitici beyanlarla kötülenen kişinin ilgili çevrece tespit edilebilmesi yeterli olup, bu kişinin isminin açıkça kötüleme oluşturan açıklamalarda yer alması gerekli değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 20.4.1994 tarihli ve 1993/11-965 E. 1994/252 K. sayılı kararında bu yönde karar vermiştir. Söz konusu kararında Yargıtay, “davalının kullandığı ilan ve reklamların müşterilerin göz, kulak ve zihinlerinde yarattığı etki bakımından kolaylıkla davacı şirket ile bağ kurmasına yol açabilecek nitelikte” olduğunu belirterek, dürüstlük kuralına aykırı kötülemenin mağduru olan kişinin veya işletmenin adının açıkça ifade edilmesi şartını aramamıştır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de 16.05.2005 tarihli ve 2004/8690 E., 2005/5073 K. sayılı kararında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu kararına atıf yaparak aynı yönde karar vermiştir.

            Bu çerçevede, davalının 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi halka açık toplantılarda ve medya aracılığıyla yaptığı konuşmalarda haksızca ve sınır tanımaksızın yanlış, yanıltıcı ve incitici beyanlarla kötülediği ve halka çocuklarını göndermemeleri yönünde uyarıda bulunduğu okulların ve dershanelerin, müvekkile ait eğitime kurumlarını da  hedef aldığı  bellidir. Nitekim Başbakan sıfatı ile davalının haksız rekabet teşkil eden konuşmalarını yaptığı şehirlerde Müvekkilin marka olarak temsil ettiği eğitim kurumları da bulunmaktadır. Gerçekten de Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde en kaliteli eğitimle topluma faydalı, başarılı ve Türkiye’nin dostu insanlar yetiştirmeyi bir şiar edinmiş olan müvekkilin, davalının nefret söylemine maruz kalan toplum kesimiyle manevi bir yakınlık içerisinde olduğu halk tarafından bilinmektedir. Nitekim eğitimin kalitesine işaret eden ve ebeveynlerine çocuklarının kişiliği ve geleceği konusunda güven veren bir marka haline dönüşmüş olan bu yakınlık, müvekkilin eğitim kurumlarının tercih edilmesinde dikkate değer bir etkiye sahip olmuştur.

            Ne var ki davalının yanlış, yanıltıcı, incitici ve kötüleyici açıklamaları sebebiyle, müvekkilin eğitim kurumlarının bu yöndeki olumlu imajı önemli derecede zarar görmüştür. Bu çerçevede, çocuklarını müvekkilin okullarından alan veya kayıt başvurularını geri çeken birçok veli, sözlü ve yazılı ifadelerinde bunun gerekçesi olarak davalının açıklamalarını göstermiştir.

            Açıkladığımız bu nedenlerle, davalının haksız rekabet oluşturan söz konusu iddialarının hedefinde müvekkilin olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır.

            Nitekim “kötülemenin açıkça isim belirterek değil de dolaylı da olsa bir işletmeyi hedef aldığı yönünde bir intiba uyanması halinde de kötüleme gerçekleşmiş sayılır.”

            Bununla birlikte “yanıltıcı ibare hedef kitle veya farklı bir deyişle muhatapla birlikte değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle, yanıltıcı açıklama başkalarını bir işletmeyle veya o işletmenin emtiası, iş mahsulleri, ürettikleri, faaliyetleri ile ilgili olarak hatalı bir düşünce oluşturmaya sevk etmelidir. Ancak bu açıklamanın başkalarını yanıltması şart değildir, yanıltma tehlikesinin bulunması yeterlidir.”

            Görüleceği üzere yanıltıcı ve kötüleyici beyanların bir işletmeyi hedef aldığı yönünde bir intiba uyanması ve yanıltma tehlikesinin bulunması bile haksız rekabetin oluşması bakımından yeterlidir. Huzurdaki davada ise yanlış, yanıltıcı, incitici ve kötüleyici beyanlar bu sınırın çok ötesine geçerek, doğrudan Müvekkili hedef almış ve Müvekkilin faaliyetlerini halk nezdinde ciddi bir şekilde kötülemiştir.

3.Davalının Açıklamaları Yanlış ve Gereksiz Yere İnciticidir.

            TTK m.55/1-(a).1 çerçevesinde haksız rekabet sayılan kötüleme, genel olarak başkalarının iş ürünlerini ve faaliyetlerini karalamayı, perdelemeyi, değerini küçümsetmeyi ve düşürtmeyi kapsamaktadır. Bu maddeye göre kötüleme, iki şekilde gerçekleşebilir: (i) yanlış ve yanıltıcı açıklamalar ve (ii) gereksiz yere incitici beyanlar. Bir beyanın yanlış veya yanıltıcı olduğundan bahsedebilmek için, bu beyanın nesnel bir değerlendirme ile gerçek dışı olması gerekmektedir. Bu anlamda yanıltıcılıktan kasıt, iş ürününe, faaliyete, mallara veya fiyata ilişkin açıklamanın veya nitelendirmenin, takdim ediş tarzının, seçilen sözcüklerin, resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenimle, bunların açıklama konusunu olduğundan değişik ve olumsuz algılamasına neden olunmasıdır.

            Gereksiz yere incitici beyandan kastedilen ise, amacını aşan ve böylelikle gerçek dışı veya gerçeğe uymayan veya gerçeğe ters hâle gelen eleştirilerdir. Ölçüsüzlük ve üslup gerçeklik payının mevcudiyetine rağmen eleştiri kavramı ile uyuşmuyorsa veya gerçeğe uygunluk sınırını zorluyorsa, beyan incitici sayılmaktadır.

            Davalının yukarıda bahsedilen beyanatları, tamamen yanlış, yanıltıcı, incitici ve kötüleyicidir. Ayrıca incitici olmanın çok ötesinde bir biçimde nefret söylemi ve hakaret içermektedir. Davalı müvekkil hakkında bu beyanatlarını kanıtlar nitelikli hiçbir delil sunmamıştır. Böyle delillerin olduğu kabul edilse dahi, bu durumda yapılması gereken müvekkil hakkında gerekli hukuksal işlemlerin başlatılması olup, bu nedenle hiçbir dayanağı olmadan halk nezdinde kötüleyici açıklamalarda bulunulması kabul edilemez. Bu ilke, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.5.2005 gün ve 2004/8690, K. 2005/5073 sayılı kararında da kabul edilmiştir.

“Davalının savunduğu davacı eylemlerinin gerçek ve kanıtlanmış olduğunun bir an için kabulü halinde dahi, davalıların ilan metninde geçtiği gibi ispata muhtaç, itham ve isnatlar içeren ifadeleri kullanma hakkı bulunmadığının kabulü gerekir. Davalılar, davacının haksız rekabet yaptığı iddiasında iseler, yasal yolları kullanarak haklarına kavuşmaları mümkün ve gerekli iken, var olduğunu düşündükleri haklarını, ilanlar dağıtarak elde etmeye kalkışmaları, hukuken benimsenecek bir tavır değildir.”

            Davalının beyanatlarının yukarıdaki Yargıtay kararına konu olan açıklamalardan çok daha ciddi ve zarar verici olduğu ortadır. Gerçekten de davalı dönemin iktidar partisi lideri ve başbakanı olarak halk üzerinde önemli bir tesir gücüne sahiptir. Bu sebeple, davalının müvekkili dolaylı yoldan kötülemesi bile müvekkilin ticari faaliyetlerine zarar verecek nitelikteyken, açıkça halkı müvekkilin eğitim kurumlarına gitmemeye davet etmesi, bunun ötesinde halkı bu yönde tehdit etmesi ve müvekkil hakkında aslı olmayan kanıtlanmamış iddiaları nefret söylemi içerisinde dile getirmesi, hiç kuşkusuz TTK m.55/1-(a).1 çerçevesinde haksız rekabet sayılan bir kötüleme fiili oluşturmaktadır.

Davalı, ülkenin başbakanı olarak nefret ve ayrımcılığın engellenmesi için gayret göstermesi gerekmekte iken, nefret ve ayrımcılık söylemini bizzat kullanarak müvekkile bilerek ve isteyerek zarar vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Davalının Müvekkil ve Müvekkile ait eğitim kurumları hakkındaki yanlış, yanıltıcı, incitici ve kötüleyici iddialarını kısaca hatırlamak gerekirse, Davalı, Müvekkil ve Müvekkile ait eğitim kurumlarını illegal bir yapılanmanın parçası olarak tanımlamış, Müvekkilin velileri söğüşlediğini/dolandırdığını iddia etmiş, Müvekkile ait eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin zehirlendiğini, anne babalarına karşı itaatsiz hala getirildiğini, aillerin bölündüğünü, bu kurumlada ders verilmediğini, propoganda yapıldığını, kız öğrencilere şantaj yapıldığını, bağış adı altında para toplandığını, kurban parası toplandığını ama kurban kesilmediğini ve kendisine beddua edildiğini iddia etmiştir. Bu iddiaların hangisi hangi açıdan değerlendirlirse değerlendirilsin, bir eğitim kurumu bakımından ileri sürülmemesinin gerektiği, doğru olmadığı ve haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılacaktır. Müvekkilin bu şekilde suç işleyen bir kurum gibi gösterilmesi, kamuoyuna olumsuz tanıtmaya çalışılması hukuken kabul edilemeyecek bir davranıştır. Davalının söz konusu beyanlarından daha ağır bir kötülemeye olağan yaşam akışı içerisinde rastlanması mümkün değildir. Bu kadar ileri giden ve sınır tanımayan beyanların kötüleme sayılmaması halinde, TTK m.55/1-(a)1’nin uygulanma imkanı ortadan kalkacaktır.

            Bu gerekçelerle, davalının müvekkil hakkındaki beyanlarının, TTK m.55/1-(a).1 kapsamında kötüleme sayılması gerektiği aşikardır.

  1. Davalının Beyanlarının Haksız Rekabet Oluşturması için Davalının Tacir Olması Gerekli Değildir.

            Bir davranış ve uygulamanın haksız rekabet oluşturması için ticari hayatı ve iktisadi rekabeti etkileyici niteliğe sahip olması yeterli olup, bu davranış veya uygulamanın mutlaka ticari faaliyette bulunan bir esnaf veya tacir tarafından yapılmış olması gerekli değildir. Hiçbir iktisadi faaliyeti olmayan kişiler de davranışlarıyla haksız rekabete yol açabilirler. (Ülgen/Helvacı/Kendingelen/Kaya/Nomer Ertan, Ticari İşletme Hukuku, İstanbul 2015, s. 532; Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Bası, Konya 2012, s. 227). Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 21.2.2010 tarihli ve 2008/9072 E., 2010/591 K. sayılı kararında şöyle karar vermiştir:

            Gerek haksız rekabete ilişkin yasal düzenlemeler gerekse Medeni Kanun’un 2. maddesinde belirtilen herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu yönündeki tüm özel hukuk ilişkilerinde uygulama alanı bulunan temel hüküm uyarınca bir ticari işletmeye, şirkete yönelik olarak yapılan eylemlerin haksız rekabet oluşturması için bu eylemleri yapanların tacir olmaları veya haksız rekabete maruz kalan şahıs, şirket veya işletme ile aynı konularda iştigal etmeleri gerekmemektedir. Haksız eylemin özel bir türü olan haksız rekabeti oluşturan eylemin kim tarafından, hangi şekilde, hangi yolla meydana getirilmiş olduğunun bu eylemin sübutu açısından bir önemi bulunmayıp, yapılan eylemin haksız olarak bir ticari işletmeye, ticari faaliyete zarar verip vermediği, güven içinde devam etmesi, işlemesi gerekli ticari rekabet ortamını bozup bozmadığı hususu üzerinde durulmalıdır.

            Bu durumda, somut olaya gelindiğinde davalının davacının ticari faaliyetine zarar verici nitelikteki eylemlerinin tespiti halinde tacir olmaması bu durumun haksız rekabet sayılmasını engellemeyeceğinden mahkemece tarafların dayandıkları delillerin toplanması, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde yasal olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

            Bu çerçevede, davalı her ne kadar tacir olmasa dahi, onun tarafından müvekkil hakkında yapılan kötüleyici beyanlar TTK m.55/1-(a).1 kapsamında haksız rekabet oluşturmaktadır.

  1. DAVALININ HAKSIZ REKABET TEŞKİL EDEN AÇIKLAMALARI NEDENİYLE MÜVEKKİL MADDİ VE MANEVİ ZARARA UĞRAMIŞTIR

            Davalının TTK m.55/1-(a).1 kapsamında haksız rekabet teşkil eden kötüleyici açıklamaları nedeniyle müvekkil hem maddi hem de manevi zarara uğramıştır.

TTK’nın 56. maddesi uyarınca “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse … kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini isteyebilir”.

Bilindiği üzere “Bazı zararlar malvarlığının net miktarını azaltır, bazıları da bu varlığın artmasına engel olur. Bunlardan birinci tür zarara fiili zarar, ikincisine yoksun kalınan kar adı verilir.”

            Haksız rekabet nedeni ile maddi tazminat talep edilebilmesi için davacının fiili bir zarara uğraması şart değildir. Yoksun Kalınan Kar’a dayanılarak da maddi tazminat talep edilebilir. Doktrin görüşlerinde de ifade edildiği üzere, “Haksız rekabet eylemi neticesinde ortaya çıkan maddi zarar, yoksun kalınan kar olabileceği gibi fiili zarar da olabilir … Haksız rekabet eylemi sebebiyle ileride gerçekleşmesi beklenen zarar (gelecekteki zarar), genellikle yoksun kalınan kar biçiminde ortaya çıkar… Haksız rekabet sebebiyle açılacak maddi tazminat davasında her iki zarar türü birlikte talep edilebilir. “

            Davalının açıklamaları sonucu mevcut öğrencilerden bir kısmının müvekkilin eğitim kurumlarından ayrılması ve yeni öğrenci başvuruların azalması sebebiyle, müvekkil ciddi maddi kayba uğramıştır. Müvekkil tarafından 1987 tarihinde şirket kurmuş ve eğitim faaliyetine başlanmıştır. Müvekkil, her sene öğrenci sayısı artarak faaliyetine devam etmiştir. Ancak Davalının haksız ve mesnetsiz söylemleri nedeniyle toplam 3389 öğrencisi dershanelerden ayrılmıştır. Bu nedenle müvekkilin toplam  8.049.125,00-TL maddi zararı olmuştur.

            Ayrıca Müvekkilim her yıl enflasyon vs ekonomik nedenlerle ayakta kalabilmek adına fiyatlarda her yıl rutin artış olan %12’lik artışı yapamamıştır. 2014-2015 eğitim dönemi itibariyle buradan kaynaklanan maddi zarar da söz konusu olmuştur.

            2014-2015 döneminde oluşan daralma neticesinde 9 şubede 62’si öğretmen 108’i çalışan olmak üzere toplam 170 personelin işine son verilmiştir. Bununla ilgili ödenen tazminat miktarı toplamı 850.000,00-TL’dir.

            Müvekkil her yıl öğrenci kapasitesini ortalama  % 6  oranında artırmıştır. Ancak, davalının ifadeleri nedeniyle 2014-2015 yılı eğitim sezonunda başvurularda beklenilen artışın sağlanması bir yana, geçen yıllara oranla başvurular ortalama  % 43 oranında düşmüştür. Bu sebeple de müvekkil, maddi olarak zarara uğramıştır.

            Öte yandan Müvekkil, davalının dürüstlük kuralına aykırı, nefret ve ayrımcılık niteliği taşıyan ve haksız rekabet teşkil eden ifadeleri nedeniyle maddi zararın yanında manevi zarara da uğramıştır. Gerçekten de Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatına haiz davalının ağır saldırı niteliğindeki söz konusu açıklamaları sebebiyle kişilik hakları ihlal edilen müvekkilin halk nezdinde itibarı ve imajı önemli ölçüde zedelenmiş ve bazı halk kesimlerince müvekkil adeta düşman ilan edilmiştir. Bu durum, yıllardır Türkiye’nin iyi eğitim almış başarılı bir geleceğe sahip olması için çalışan müvekkili, manevi bakımdan oldukça sarsmış ve onu elem ve üzüntüye sürüklemiştir.

            Bilindiği üzere tüzel kişiler de kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat talep edebilirler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu “Tüzel kişinin çevresinde kazandığı itibarı aşağılayan yazılı, sözlü veya görüntülü beyanlar, şu veya bu vasıflara sahip olmadığına dair yayınlar, kişilik haklarından şeref ve haysiyete yönelik tecavüz olarak kabul edilmelidir. Tüzel kişinin şeref ve haysiyeti yanında onun toplumsal itibarı, ticari itibarı da T.M.K.nun 24. maddesindeki korumadan yararlanır.” şeklinde karar vermiştir.

            TTK’nın 56. maddesi “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse … Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir” düzenlemesini içermektedir.

            Borçlar Kanunu’nun 58. maddesine göre manevi tazminatın şartları (i) kişilik haklarına tecavüz teşkil eden bir fiilin varlığı (ii) bu fiilin hukuka aykırı olması  (iii) manevi zarar (iv) fiil ile zarar arasında illiyet bağı (v) kusur’dur.

“TTK madde 56 ve BK madde 58 maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden çıkan sonuca göre hakişmin haksız rekabet eylemi dolayısı ile manevi tazminata hükmedebilmesi için davacının iktisadi menfaati yönünden zararın veya tehlikenin ve kurusun mevcudiyeti yeterlidir.”

            Yukarıda açıklandığı üzere Davalı tarafından ileri sürülen iddia ve beyanlar Müvekkili ve ticari itibarını hedef almaktadır. Davalı bu amaçla yukarıda ayrıntılı bir şekilde izah olunan ve öğrencilere şantaj yapıldığı iddialarına varan afaki ve gerçek olmayan beyanlarda bulunmaktan çekinmemiştir. Söz konusu iddia ve beyanların kasıtlı bir şekilde dile getirildiği şüpheden uzaktır. Bu kapsamda Davalının iddiaları, yukarıda yer alan Yargıtay kararında isabetle ifade edildiği üzere, Müvekkilin şeref ve haysiyeti yanında toplumsal ve ticari itibarlarına yönelik tecavüz teşkil etmektedir.

Dava konusu olayda manevi tazminatın taktir edilmesi için gerekli tüm şartlar oluşmuştur.

            Tüm bu gerekçelerle, davalının müvekkil hakkındaki haksız rekabet teşkil eden açıklamaları sebebiyle maddi ve manevi zarara uğrayan müvekkil lehine, TTK.56/1-(d) ve (e) hükümleri gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.

HUKUKİ SEBEPLER                        : 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve diğer sair mevzuat.

DELİLLER                                         :   

1-Davalının haksız rekabet oluşturan konuşmalarına ilişkin gazete ve televizyon yayınları

2-Müvekkile ait eğitim kurumlarının muhasebe kayıtları,

3-Müvekkilin eğitim kurumlarına ait öğrenci sayılarının yıllara göre gösterildiği belgeler

4-Öğrenci velileri tarafından müvekkile gönderilen yazılı beyanlar

5-Bilirkişi incelemesi

6-Tanık

7-Diğer sair her türlü yasal delil.

8-Davalının delil bildirmesi halinde karşı delil bildirme hakkımızı saklı tutarız.

N E T İ C E VE TALEP          : Yukarıda arz edilen nedenlerle;

a)Davalının müvekkil hakkında kötüleyici açıklamalarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine,

b)Davalının haksız rekabet teşkil eden söz konusu davranışlarının önlenmesine ve etkilerinin giderilmesine,

c)Davalının haksız rekabet teşkil eden davranışları sebebiyle müvekkilin uğramış olduğu maddi zarar için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000 TL tutarında maddi tazminatın haksız rekabetin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyen avans faiziyle birlikte ödenmesine,

d)Davalının haksız rekabet teşkil eden davranışları sebebiyle kişilik hakları zedelenen müvekkilin uğramış olduğu manevi zarar için 100.000 TL tutarında manevi tazminatın haksız rekabetin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine,

e)Mahkeme kararının Türkiye genelinde yayımlanan en yüksek tirajlı üç gazetede ilan edilmesine,

f)Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederim.

                                                                                                       Davacı  Vekili

                                                                                                 Av. Muhittin YILMAZ

 

 

Basın Açıklaması - 27.03.2015

Basın Açıklaması: 27.03.2015

Bugün çeşitli basın organlarında “2010 yılı YGS’yi  sanki FEM hazırlamış haberi  çıkmıştır “

30 yıldan beri Fem yayınları olarak YGS-LYS, ile ilgili yüzlerce  kitap ve yüzbinlerce soru içeren dokümanlar hazırlamaktayız

Haberde bahsi geçen 2010 yılı İsabet kitapçığı sadece 2010 yılında değil 1985’ten beri  her yıl hazırlanmaktadır. Ayrıca Bu kitapçıklar sadece FEM Yayınları tarafından değil diğer dershane ve  yayınevleri tarafından da YGS-LYS VE KPSS sorularının benzerleri olarak hazırlanıp kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Isabet kitapçık örneklerine  www.fem.com.tr adresinden  ulaşabilirsiniz

Fem Yayınları Türkiye  genelinde derse giren ve haftalık zümrelerle devamlı kendisini yenileyen, değişen MEB müfredatını yakından takip eden  öğretmenler Zümre başkanları ve yayın kurulu tarafından hazırlanmaktadır. 2012 yılında Türkiye de en önemli bağımsız  marka  tesbit firması olan MARKAM tarafından Türkiye genelinde yapılan ankette YGS’ye en çok benzeyen soruların FEM YAYINLARI tarafından hazırlandığı  üniversiteye giden ve üniveristeye giriş sınavına hazırlanan öğrencileri tarafından da onaylanmıştır.

FEM Dershanelerinin öğrencilerine  yıllık  vermiş olduğu dokümanlarda yaklaşık 65.000 soru bulunmaktadır. ÖSYM tarafından yapılan YGS de ise toplam 160 soru sorulmaktadır. 65.000 soruda 160 sorunun benzerinin olmaması, akıldan uzak bir ihtimaldir.

Örneğin;  Üslü sayılarıdan YGS de 1 veya 2 soru çıkmaktadır oysa FEM’in öğrencilere verdiği dokümanlarda üslü sayılarla ilgili yüzlerce  soru bulunmaktadır. Bu soruların benzer olmasından daha doğal ne olabilir ki…

Bununla birlikte ÖSYM, üniversite giriş sınavlarında (ÖSS, ÖYS, YGS, LYS vs) daha önce sorulan soruların birebir aynısı diyebileceğimiz yüzlerce soruyu kendisi sormuştur. Bunları bile takip eden bir yayın kurumunun benzer sorular isabet ettirmesi zor olmasa gerek. Bu sorulara  http://www.femyayinlari.com.tr/icerik/60/1466/osym-sorularini-cozmeden-sinava-girmeyin.htmllinkinden ulaşabilirisniz

Soruların benzer olması değil, benzememesi haber değeri olmalıyken, mantıktan yoksun kasıtlı olarak yapılan bu haber sorgulanmaya muhtaçtır.

Kamuoyu oluşturmak amaçlı neredeyse her gün yapılan bir linç kampanyası dahilinde kurumumuzun sınavlardaki başarıları bu tür yalan haberlerle karalanmak istenmiş, “ÖSYM’ce sorular artık çok iyi korunduğu” için kurum öğrencilerimizin başarılı olamayacağı iddia edilmiştir.

Ne kadar iftira atılırsa atılsın, tuzaklar kurulursa kurulsun gerçekler balçıkla sıvanmaz ve sıvanmadı. FEM DERSHANELERİ ve FEM YAYINLARI dokümanlarını tercih eden öğrenciler 2015 YGS’de rekor üstüne rekor kırdı.

2015 YGS  derecelerimizi https://www.femdershaneleri.com.tr/2015-ygs-derecelerimiz adresinden inceleyebilirsiniz.

2015 YGS sonuçlarının gösterdiği üzere dip yapmış eğitim sistemimize yol gösterecek habercilik yerine bu tür akıldan uzak karalama ve iftira amaçlı yapılan habercilik anlayışını kınıyoruz.

Fem Soru Benzerlikleri Hakkında - Tam İsabet

FEM’de eğitim görmenin en büyük avantajlarından biri de dokümandır. Türkiye’de 200’ü aşkın şubemizde, her branştan yüzlerce öğretmenin, özgün bakış açılarıyla hazırladığı sorularla sınava hazırlanan öğrencilerimiz, ÖSYM sınavlarına girdiklerinde görmedikleri bir soru tipiyle karşılaşmazlar.

ÖSYM sınavlarında kendilerine sorulmuş tüm soruların benzerlerini, hatta ikizlerini rahatlıkla FEM dokümanlarında bulabilirler.

Her yıl hazırlamış olduğumuz ÖSYM soruları ve Fem sorularının karşılaştırmalı olarak verildiği Tam İsabet kitapçıklarımızı aşağıda bulabilirsiniz. ÖSYM’nin 2014 tarihinde almış olduğu karar neticesinde kitapçık olarak 2014 tarihinden sonra hazırlanmamaktadır.

Tam İsabet

Aşağıdaki ÖSYM soruları ve Fem sorularını inceleyin.

| 2013 LYS İsabet | 2013 YGS İsabet |

| 2012 LYS İsabet | 2012 YGS İsabet |

| 2011 LYS İsabet | 2011 YGS İsabet |

| 2010 LYS İsabet | 2010 YGS İsabet |

| 2009 İsabet |